Makaleler
İnsülin Direncinde Beslenme
İnsülin Direncinde Beslenme
İnsülin, pankreas tarafından salgılanan protein yapısında bir hormondur. Şekerin sindirim sistemine girişi ile hücreler uyarılır ve insülin salgısı başlar. Kana geçen insülin 10 dakika içinde kanda yükselmiş olan glikozu hücre içine taşır. Hücre içine giren glikoz yıkılarak enerjiye dönüşür. Enerji harcamasının az olduğu durumda bir kısmı glikojene dönüşerek karaciğerde ve kasta acil durumlar için kullanılmak üzere depolanır. Bedenin glikojen depolama yeteneği çok sınırlı olduğundan harcanmayan glikoz yağa dönü serek depolanır. Böylece, insülin, besinlerle alınan karbonhidratın eneıji harcamasını karşılamak için o anda kullanımı veya daha sonra kullanılmak üzere yağ olarak depolanmasının denetiminden birinci derecede sorumludur. Bu nedenle insulin yağ depolayan hormon olarak da bilinir.
Pankreastaki herhangi bir hasar veya insülin sentezinde veya alıcılardaki genetik bir bozukluk sonucu insulinin salgılanamaması durumunda, glikoz enerjiye, glikojene ve yağa dönüşemediğinde kanda yükselir. Bu durum tip 1 diyabet olarak bilinir. İnsülin salgısı arttığında ise kandaki glikoz hızla düşer. Beyin enerji kaynağı olarak sadece karbonhidrat kullandığından, beyinden giden uyarılarla adrenalin (epinefrin), glukagon ve kortizol gibi hormonların salimini uyarılır. Bu hormonlar, ilgili enzimleri etkileyerek daha önce karaciğerde birikmiş olan glikojenin, amino asitlerin ve adipoz doku olarak depolanmış yağın glikoza dönüşümünü hızlandırır ve denge sağlanır. Dengenin bozulmasındaki temel faktörlerin başında; insanın yaşam biçimindeki değişmeler sonucu enerji harcamasının azalmasına karşın, besin alımının ve alman besinlerin enerji yoğunluğunun yükselmesiyle bedende yağ birikiminin artmasıdır. Şişmanlık, özellikle karın bölgesinde aşın yağ birikiminin insulinin etkinliğini bozduğu belirlenmiş ve bu durum insülin direnci olarak tanımlanmıştır. Karın bölgesinde aşın yağ birikimi insülin direncini oluşturmaktadır. Kanda bir yandan glikoz, diğer yandan insülin düzeyi yükselmektedir.
İnsulin direncinin başta gelen nedeni insanın yaşam biçiminde hareketsizliğe doğru giden değişim sonucu enerji harcamasının gittikçe azalmasına karşın besin alımının ve alınan besinlerin enerji yoğunluğunun yükselmesiyle bedende yağ birikiminin artmış olmasıdır. Şişmanlık özellikle karın bölgesinde aşın yağ birikimi, insulin hormonunun etkinliğini bozarak insulin direncine neden olmaktadır.
İnsulin direncinin oluşumunda diyetin bileşimi önemlidir. Diyetin yağ içeriğinin artması şişmanlık riskini artırmakta, insulin duyarlılığını ise azaltmaktadır. Diyet yağının doymuş yağ asitleri oranının artması insulin direncini olumsuz, tekli doymamış yağ asitlerinin artması ise olumlu yönde etkilemektedir. Yavaş emilen, glisemik indeksi düşük karbonhidratlı besinlerin alımı insulin duyarlılığını artırmaktadır. Metabolik sendrom, beslenme ve yaşam biçiminin düzeltilmesiyle önlenebilir bir sağlık sorunudur. Sendrom geliştikten sonra da uygun diyet ve yaşam biçiminin değiştirilmesiyle iyileştirilebilir. Diyet tedavisinin amacı insulin duyarlılığını artırmak ve bununla ilintili bozukluklann gelişimini önlemektir. Fiziksel aktiviteyle desteklenmiş, bireyin beslenme davranışını değiştirmeyi hedef alan uzunca süreli, etkin bir zayıflama programıyla beden ağırlığının %5-10 azaltılmasıyla bile insulin duyarlılığının arttığı gözlenmiştir. İnsulin duyarlılığın artmasında diyetin bileşimi de önem taşır. Diyet enerjisinin yağdan gelen oranı %30’u geçmeyecek şekilde düzenlenmeli, bunun yaklaşık % 14-15 kadan tekli doymamış, %7-8 doymuş ve %7-8’i çoklu doymamış yağ asitlerinden sağlanmalıdır. Enerjinin % 55’i karbonhidrattan, % 15’i de proteinden gelmelidir. Glisemik indeksi düşük, yavaş emilen nişasta içeren kuru baklagiller ve tam tahıl ürünleriyle, sebze ve meyveler diyette yeterince yer almalı, bunların işlenmesi ve pişirilmesinde glisemik indeksi yükseltici (aşırı pişirme ve ezme gibi) süreçlerden sakınılmalıdır. Hayvansal kaynaklı besinlerden balık tercih edilmelidir. Sütün glisemik indeksi düşük olmasına karşın insülinemik indeksi yüksektir. Bunun nedeni henüz açıklanmamakla birlikte sağlıklı beslenme açısından günlük 2 su bardağı kadar yağı az süt ve yoğurt alımı uygundur. Günlük tuz alımı 4 g ve altında tutulmalıdır. Alkollü içki önerilmemekle birlikte, alınıyorsa günlük 30 g’ı aşmamalıdır.
İnsülin direncinin beslenme tedavisinde önemli besin öğelerinden biri de posasıdır. Posa bağırsak hareketlerini arttırır ve dışkı atım hacmini arttırarak kabızlığı önler. Aynı zamanda insülin düzeyini fazla yükseltmemesi sebebiyle sağlıklı bir beslenme programında bulunmalıdır. Kolonda kısa zincirli yağ asitlerini oluşturarak kolesterol düzeylerinin düşürülmesi ve glukoz düzeylerinin regülasyonunda önemli bir rol oynar. Bu nedenle posa, insülin direncine sahip bireylerin iştah, vücut ağırlığının korunması ve kan kolesterol düzeyleri üzerine olumlu etki gösterir. Yetişkin bireyler günlük 25-30 gram posa almalıdır.